2008 - Haziran - Doç. Dr. Ahmet EROL - Maliye Teftiş Kurulu Kapatılmamalıdır - Yaklaşım Dergisi, Ss.23-29.
Doç. Dr. Ahmet EROL
T.C. Yeditepe Ü. Hukuk Fak. Öğretim Üyesi
T.C. Kadir Has Ü. İk. İd. Bil. Fak. Öğretim Üyesi
Maliye Teftiş Kurulu, Fatih Sultan Mehmet zamanında İmparatorluğun tüm işlemlerini teftiş etmek, İmparatorluğun parasının, pulunun, malının, mülkünün, hak ve çıkarlarının hesabını sormak üzere “Bakı Kulu” mesleği Padişah fermanıyla ihdas edilmiştir. Ünlü tarihçi Prof. Dr. Yılmaz ÖZTUNA’nın araştırmalarına göre; padişahların ve hatta Bakı Kulu’nu ihdas eden Fatih Sultan Mehmet Han’ın bile Bakı Kulu’na karışma hak ve yetkisi yokmuş. Bunun kanıtı olarak Topkapı Müzesi arşivlerinde bulunan bir fermandan söz eder ÖZTUNA. Fatih Sultan Mehmet’e ait bu fermanda şöyle bir ibarenin yer aldığını belirtir ÖZTUNA: “Ben ki, karaların, havaların ve denizlerin sultanı, ben ki yedi düvele hükmeden Fatih… Bakı Kuluma sözüm geçmez.” Osmanlı İmparatorluğu’nda en bağımsız, en özerk meslek mensubu olan Bakı Kulu, iktidar gücü karşısında bile eğilmez, el etek öpmez. Onun yegane amacı, padişah adına hakkın ve hukukun tesis edilmesini sağlamak; devletin ve tebanın hak ve hukukunun zarar görmesini engellemektir.
İşte Bakı Kulu mesleği, 1879’da Osmanlı Tanzimat (yenileşme) hareketleri çerçevesinde Napolyon Bonapart tarafından kurulan Fransız Maliye Teftiş Kurulu esas alınarak ve bizzat Fransız Maliye Teftiş Kurulu’ndan gelen Maliye Müfettişleri tarafından Maliye Teftiş Heyeti olarak çağdaşlaştırılmıştır. Bir başka deyişle, bugünkü Maliye Teftiş Kurulu, aslında fatih Sultan Mehmet Han’ın kurduğu Bakı Kulu mesleğinin devamıdır. Bu nedenle, resmi tarihi 130 yıl olmasına karşın, tarihsel ve geleneksel yaşı 650 yılın üzerindedir. 1879’da Fransa’daki tip örneğine uygun şekilde modernize edilen Maliye Teftiş Heyeti’nin 1879’dan taa 1950’li yıllara kadar diğer bir adı da “Heyet-i Mümtaze”dir.
Maliye Teftiş Kurulu’nu tüm denetim ve teftiş birimlerinden farklı kılan 650 yılın üzerindeki bir mesleki etiği, mesleki geleneği, yazılı olmayan mesleki ilkeleri 21’inci yüzyıla aralıksız ve kesintisiz biçimde taşımış olmasıdır. 650 yılın üzerindeki mazisinde yetiştirdiği seçkin meslek mensuplarının hiç birinin adı şüpheli, gölgeli, kirli ve karanlık bir işe karışmamıştır. Bu mesleğin mensuplarında devlete ve milletin hak ve hukukuna objektif sadakat ve her koşul altında yılmadan, ödün vermeden devletin çıkarlarını savunmak, devletinin değerlerine büyük bir ahde vefa duygusuyla bağlı olmak yegane şiar olmuştur. Bu mesleğin mensuplarının tek kaygıları yaptıkları her görevden yüzlerini akıyla, vicdan rahatlığıyla çıkmak olmuştur. Çocuklarına pırıl pırıl bir baba geçmişi bırakmak en büyük ilkelerindendir. Yeryüzünde bu kadar uzun bir tarihsel geçmişe sahip olup da, bu denli ak kalan bir kurumsal yapı ve başka bir meslek mensubu gösterilemez.
Dünyanın gelişmiş ülkeleri olarak ABD başta olmak üzere tüm ülkeler Maliye Teftiş Kurulu gibi bir kurumun yüzyıllardır uyguladığı değer ve ilkeleri ancak, 20. ve 21. yüzyıllarda keşfetmeye başlamışlardır. Maliye teftiş Kurulu’nda 650 yıldan bu yana kullanılan denetim, teftiş, sorgulama ve insan kaynağını yetiştirme kural ve ilkeleri çağdaş dünyada bugün yönetim ve denetim yöntemlerine esin ve çıkış kaynağı oluşturmaktadır. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde denetim standartları diye daha dünden itibaren pazarlanmaya ve bilimsel olarak tartışılmaya başlanan kriterler 650 yıldır yazılı olmaksızın ve her müfettişin özgün ve özgür kimliğiyle de zenginleşerek denetim ve teftiş süreçlerinde kullanıla gelmiştir. Maliye Teftiş Kurulu’ndaki tüm kuralların ve ilkelerin bir derin geçmişi ve dayanağı mutlaka vardır. Örneğin; Osmanlı İmparatorluğu’ndan 2008 yılına kadar yaşayan (güncel) ve yürürlükten kalkmış (mülga) tüm devlet mevzuatı (Milli emlak, bütçe, gider, muhasebe, vergi, kambiyo, hazine işlemleri, yatırım, kalkınma ve teşvik mevzuatı, Merkez bankası ve tüm bankacılık ve finans mevzuatı, soruşturma, soruşturma yöntemleri, teftiş ve teftiş yöntemleri, tüm yargılama hukuku, kara para ve mali suçlara ilişkin mevzuat vb) Maliye teftiş Kurulu mensuplarının 5 tam gün süren Yeterlilik (Ehliyet) Sınavlarının konularını oluşturmaktadır. Bu denli ağır sınavın bütünlemesi (teflisi) bulunmamaktadır. Bunun nedeni bile 650 yıllık tarihsel geçmişten alınan değer ve ilkelerden kaynaklanmaktadır. Bu değer, “Bir müfettişin karşısına ifade vermek üzere oturan insanın kalbinde, beyninde ve vicdanında oluşan sıkıntının bütünlemesinin olmaması” felsefesinden gelmektedir. Bugün yaşayan Maliye Teftiş Kurulu’ndaki yaşayan tüm gelenek, ilke, kural ve göreneklerin tümü ustalarımızdan çömez olarak alınan terbiyenin, pişmenin ve olgunlaşmanın ürünüdür. Başbakanlık görevi dahil, Devletin her noktasında Maliye Müfettişlerinin başarıyla görev yapmaları ve tüm dünya arenasında boy göstermeleri, tesadüfi olarak elde edilmemiştir. Bu başarının arkasında olağanüstü büyüklükte bir miras, olağanüstü bir tarihsel geçmiş yatmaktadır. Bugün göreve yeni başlayan çiçeği burnunda bir Maliye Müfettiş Yardımcısı, Fatih Sultan Mehmet Han’ın Bakı Kulu’ndan devir aldığı değerlerin bilinciyle ve özeniyle hareket eder. Bu değerler ki, Maliye Müfettişlerine her koşul altında adaletli, vicdanen tam nesnel, bilimsel yansızlık içinde davranma; insanın kalbinde ve beyninde yaşanan duyguların telafisinin olamayacağı noktasından hareketle soruşturma ve teftişlerde en üst düzeyde insan kaynaklı, hakkaniyet ve adalet temelli bir duyarlıklıkla hareket etme güç ve zorunluluğunu getirmektedir. Dünyada bu denli duyarlı, bu denli özenli, bu denli hakkaniyet duygusuyla davranan çok az meslek mensubu vardır.
650 yıllık onurlu geçmişi ile Bakı Kulu, Maliye Teftiş Heyeti (Heyet-i Mümtaze), Maliye Teftiş Kurulu Osmanlı İmparatorluğu’na ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne biri Başbakan olmak üzere çok sayıda üstün ve özel insan yetiştirmiştir. Böylesine olağanüstü bir Ocak tarihte az bulunur.
İngiltere’nin ünlü “The Economist” Dergisi, yıllar önce bir haberinde Fransa’yı değerlendirirken, “Fransa’da asla varlığı ve gücü tartışılamayacak iki kurum vardır. Bunlar; Fransız İşadamları Kurumu ve Maliye Müfettişleri Kurumudur.” diye yazmıştı. Gerçekten de, Fransa’da devletin önemli kurumlarının başına gelmek için Maliye Müfettişi olmak ayrıcalıklı bir kredibilite sağlar. Örneğin; bundan önceki birkaç Fransız Devlet Başkanı Maliye Müfettişi kökenlidirler. Bu da tesadüfi değildir. Çünkü, dünyanın belleği olan, değerleri, kuralları ve ilkeleri olan tüm çağdaş hukuk normlarını benimsemiş devletlerinde bu denli kıymetli, bu denli temiz, bu denli ilkeli, bu denli objektif, bu denli yansız, bu denli vicdanlı, bu denli hukuki meslek mensupları yetiştiren kurumlara dört elle sarılınır. Böylesine kurumları olduğu için o ülke vatandaşları kendilerini daha bir güvende hissederler ve devletleriyle yaptıkları kutsal yurttaşlık sözleşmesinin teminatı olarak bu tür devlet kurumlarını görürler. Bugün ülkemizdeki 650 yıllık geçmişe sahip Maliye Teftiş Kurulu bu anlamda tüm Devletin ve tüm Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının teminatıdır.
İşte böylesine bir tarihe, böylesine bir yere, böylesine bir öneme sahip Maliye Teftiş Kurulu ne yazık ki nedeni asla akılla, bilimle, hukukla izah edilemeyecek bir biçimde, dış örgütsel yapılar da bahane edilerek kapatılmak isteniyor.
07.05.2008 tarihli “Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanun İle Maliye Bakanlığının Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” ile resmi olarak 130 yıllık, gayrı resmi olarak 650 yıllık tarihi olan Maliye Teftiş Kurulu, “tüm vergi inceleme birimlerinin tek çatı altında toplanması” savına sığınılarak kapatılmak isteniyor.
Maliye Bakanlığı içinde bulunan, değişik yetki ve konumlandırma düzeylerine sahip, farklı unvanlarda vergi inceleme elemanlarının bir yapı içinde toplanması bilimsel, hukuki ve politik nedenlerle tartışılabilir ve hatta uygun da görülebilir. Ancak, Maliye Teftiş Kurulu ve bu kurulun mensupları olan Maliye Müfettişleri, sadece vergi inceleme elemanı değildirler. Yukarıda belirtildiği üzere Fatih Sultan Mehmet Han’dan bu yana vergi incelemesi Maliye Müfettişlerinin asli (ana) görevi olmamıştır. Maliye Müfettişlerinin asli görevi, devletin parasının, pulunun, malının, mülkünün, hak ve çıkarlarının her ortamda ve her koşul altında takibi, tahkiki, tahsili ve korunması olmuştur. Bu görev yapılırken asla ve asla ülkenin gerçek sahibi durumunda olan yurttaşların hak ve hukukunun zarar, ziyan görmemesi için aşırı özen, aşırı, duyarlılık ve aşırı hakkaniyetle hareket edilmiştir. Bu mesleğin mensuplarına Fatih Sultan Mehmet Han koca Osmanlı İmparatorluğu’nun Hazinesini ve kendi özel Hazinesini emanet etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra da büyük olaylarda, hakkaniyet ve hukukun tesis edilmesi gereken durumlarda ülkenin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, “Behammâl bir Maliye Müfettişi gönderile…” diyerek bu meslek mensuplarına ve Maliye Teftiş heyetine ne kadar güvendiğini göstermiştir. 12 Eylül 1980’den sonra ise, büyük ekonomik ve mali olayların tetkikinde Konsey ve Hükümet Maliye Müfettişi mührü ve imzasını görmeyi bir güven gereği saymıştır. Maliye Müfettişlerinin bugün kullandığı mühürler, “T.C. Maliye Müfettişi” adıyla basılmaktadır. Bu mühür adeta “T.C. Devleti”, “T.C. Hükümeti” ile aynı özdeşliktedir. Aynı özdeşliktedir; çünkü, devletin tüm ilke ve değerlerini bu Kurul ve bu Kurul mensupları büyük bir sadakat ve vefa ile 650 yıldır korumakta ve savunmaktadırlar. Dolaysıyla, böylesine bir şiarı görev edinmiş bir Kurulun ve Kurul mensuplarının yegane işi vergi incelemesi olan Kurul ve meslek mensupları ile bir arada değerlendirilmesi hukuken ve tarihsel olarak doğru olmaz. Maliye Teftiş Kurulu’nun tüm görev ve yetkileri vergi incelemesi olan bir noktaya çekilmesi ye da indirgenmesi 650 yıllık bir devlet mirasının göz ardı edilmesi ve harcanması anlamına gelir. Maliye Teftiş Kurulu, 650 yıldır yaptığı görev ve işlevlerle Devletin omurgası olmuştur. Devletin omurgası olmuş ve kurumun vergi incelemesi gibi tek bir göreve indirgenmesi ne bilimsel olarak, ne hukuki olarak ne de siyasal olarak izah edilemez. Maliye Müfettişlerinin kuruluşuna, oluşumuna ve varlık nedenlerine aykırıdır.
Vergi incelemesi Maliye Teftiş Kurulu’nun çok sayıda görevinin içinde küçük bir bölümdür. Bu Kurulun asli işi asla vergi incelemesi olmamıştır. Maliye Müfettişleri yaptıkları diğer büyük ve önemli (devlet için ve ülke vatandaşları için adeta yaşamsal) görevleri yaparken, görevlerinin uzantısı ve devamı olarak gerekiyor ise vergi incelemesi enstürmanını kullanmışlardır. Maliye Müfettişlerinin doğrudan ve tek başına yaptıkları vergi incelemesi yok denecek kadar azdır. Çünkü bu Kurul’un ne kuruluş amacı ne de varlık nedeni vergi incelemesi hiçbir zaman olmamıştır. Zaten, ülke ekonomisinin gelişmeye başlaması ve ekonomik ilişkilerin karmaşıklaşması üzerine Maliye Teftiş Kurulu’nun da katkı ve çabalarıyla Bakan vergi incelemesi yapmak üzere Hesap Uzmanları Kurulu tesis edilmiştir. Eğer, Maliye Teftiş Kurulu’nun asli işlevi vergi incelemesi yapmak olsaydı, 1940’ların sonunda Bakan adına vergi incelemesi yapacak ve asli ihtisas alanı vergi olan Hesap Uzmanları Kurulu tesis edilir miydi?
Hesap Uzmanları Kurulu’nun vergi incelemesi yapmak üzere, Bakanlık teşkilat kanunu dışında özerk olmaları için ayrı bir Kanunla Maliye Teftiş Kurulu’nun da çabalarıyla kurulması açık ve net biçimde Maliye Teftiş Kurulu’nun ana işinin vergi incelemesi olmadığının hukuki kanıtıdır. Tüm Türkiye çapında önemli vergi incelemelerini gerçekleştirme görevi asli olarak Hesap Uzmanları Kurulu’nun işidir. Bu konuda çok ciddi bilgi birikimi, deneyim ve standarda sahip bir kurum olarak hüvviyetini kanıtlamış şerefli bir kurumdur Hesap Uzmanları Kurulu. Gerek yetiştirdiği mensuplarıyla, gerekse onurlu mesleki icratlarıyla Türk Maliyesinde önemli bir kulvardırlar. Bu kurumun da, bu yasa tasaırısı kapsamında lağvedilmesi doğru değildir.
Maliye Müfettişleri, yaptıkları görevin ve işin gerektirmesi halinde vergi incelemesi yapmaktadırlar. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 135’inci maddesi hükmü de bunu teyid eder niteliktedir. Anılan madde hükmü uyarınca Maliye Müfettişleri ve yardımcıları her hal ve takdirde vergi incelemesi yapmaya yetkilidirler. Buradaki “her hal ve takdirde” ifadesi, “görev ve işlerinin gerektirdiği her hal ve takdirde”dir. Bu hüküm de açık olarak göstermektedir ki, Maliye Müfettişleri asli olarak bir vergi ineceleme elemanı değilve Maliye Teftiş Kurulu da asli bir vergi inceleme birimi değildir. Durum böyle olunca, “Vergi denetim birimlerinin bakana bağlı tek yapı içinde ve tek unvan altına toplanması” amaçlı bir yasa tasarısının için Maliye Teftiş Kurulu’nun yer almasının bilimsel ve hukuki nedeni anlaşılır değildir. Bu nedenle, 07.05.2008’de TBMM’ye Bakanlar Kurulu tarafından sev edilen yasa tasarısından Maliye Teftiş Kurulu’nun ve Maliye Müfettişlerinin çıkarılması; Maliye Teftiş Kurulu’nun devletin olmazsa olmaz omurga kurumu olarak 650 yıllık onurlu yaşam sürecine devam etmesi hukuki, bilimsel, ahlaki ve tarihsel bir zorunluluktur. Bu Kurul’a ve bu seçkin Kurulu’un yetiştirdiği nitelikli meslek mensuplarına dün olduğu gibi, bugün de, yarında, yüzyıllar sonra da devletin ve devleti oluşturan kurum, kuruluş ve kişilerin gereksinimi vardır.
Maliye Bakanlığı içinde değişik yetki ve konum düzeylerinde farklı unvanlarla görev yapan vergi inceleme elemanlarının ve kurumlarının tek çatı altında toplanması tartışmalı olmasına karşın, algılanabilir ve kabul edilebilir. Hatta, bunların yaptıkları görevin sadece ve sadece vergi incelemesi olması nedeniyle Gelir İdaresi Başkanlığı yapısı içinde yer almalarının daha doğru olduğu söylenebilir. Ancak, söylenemeyecek ve savunulmayacak tek şey maliye Teftiş Kurulu’nun bu oluşum içinde yer almasıdır. Bu gerçekten ne yönetim bilimi, ne işletme bilimi, ne hukuk, ne mantık ile açıklanamaz. Bu nedenle Maliye Teftiş Kurulu’nun anılan tasarının dışına çıkarılması; Maliye Teftiş Kurulu ve Maliye Müfettişlerine yönelik olarak başta 178 sayılı KHK olmak üzere tüm mevzuat içindeki hükümlerin tasarıdan çekilmesi; Maliye Teftiş Kurulu ve Maliye Müfettişliği mesleğinin eskiden olduğu aynı maliye Bakanı’na bağlı bakanlık teftiş Kurulu statüsünün devam ettirilmesi zorunludur. Eğer, maliye teftiş Kurulu’nun ve mensuplarının vergi incelemesi yetkisi ile daha çık bir hukuki tanımlama yapılmak isteniyorsa, 213 sayılı Vergi usul Kanunu’nun 135’inci maddesindeki Maliye Müfettişlerinin vergi inceleme yetkisi aşağıdaki şekilde değiştirilerek sınırlılığı daha net olarak vurgulanabilir:
“Maliye Müfettişleri verilen ve yapılan görevlerin gerektirdiği sınırlar içinde vergi inceleme yetkisine sahiptirler.”
Bu yönde 213 sayılı Yasada yapılacak bir hukuki düzenleme zaten Maliye Müfettişlerinin ana işlevinin vergi incelemesi olmadığını da ortaya koyacak ve bu yapının niye dışında kaldığının da çeşitli ortam ve kesimlerde (IMF ve Dünya Bankası, Hazine vb) savunulmasını kolaylaştıracaktır.
Dünyanın gelişmiş devletlerinde (ABD, Canada, İngiltere, Fransa, Belçika vb) Maliye Teftiş Kurulu’nun görev, yetki ve işlevlerinin birebir aynısı ile görev yapan pek çok Teftiş Kurulu görev yapmaktadır. Özellikle ABD gibi İç denetim’in beşiği ve doğduğu ülkede bile ENRON skandalından sonra gerek İç Denetim sistemi ve gerekse bağımsız özel dış denetim sistemi ciddi sorgulamalara ve eleştirilere tabi tutulmuştur. Bu eleştiri ve sorgulama süreçlerinin sonunda İç denetim sisteminin ve özel bağımsız dış denetimin ne kadar etkili denetim standartlarıyla donatılırsa donatılsın yolsuzlukları, verimsizlikleri, etkinsizlikleri, kaynak savurganlıklarını önlemediği tespit edilmiş; Müsteşara veya örgütün en üst amirine bağımlı iç denetim sisteminin ve paralı özel bağımsız dış denetimin gerçeğin fotoğrafını nesnel olarak çekemediği ve hatta daha vahimi danışıklı ve kasıtlı olarak çekmediği anlaşılmıştır. Durum böyle olunca, iç denetim sisteminin de, iç denetimi yapan iç denetçilerin de, özel bağımsız denetim kuruluşlarınca yapılan denetiminde hukuki olarak yansız hareket eden Devletin dış denetim elemanlarınca, yani Maliye Teftiş Kurulu benzeri kurum mensuplarınca denetlenmesinin sistemin sağlığı ve yozlaşmaması açısından bir zorunluluk olduğu noktasına gelmişlerdir. Bu sonuç Amerika Birleşik Devletleri’nde aynı Maliye Teftiş Kurulu benzeri yetkilerin daha fazlası ile donatılmış General Inspection Board ABD Başkanı adına görev yapar duruma getirilmiştir. Benzer bir örgütlenme IRS’de gerçekleştirilmiş ve iç denetim elemanları ile vergi inceleme elemanlarının işlemlerini de teftiş eden, sorgulayan genel Inspector’lık müessesesi oluşturulmuştur. Tüm bu gelişmeler IMF’nin ve Dünya Bankası’nın konuşlandığı ülkede, onların da gözleri önünde cereyan etmiştir. IMF ve Dünya Bankası yetkilerine bunlar iyi anlatıldığında Maliye Teftiş Kurulu’nun varlığını ve konumunu anlamarlını sağlayacaktır. Maliye Teftiş Kurulu’nun asli işleri vergi incelemesi olan kurum ve meslek mensuplarıyla bir arada değerlendirilmesinin neden yanlış olduğunu onlar da anlayacaklardır.
Sonuç olarak, Maliye Teftiş Kurulu bu yasa tasarısından kesinlikle ayrılmalıdır. Ülkenin gelir, harcama, yolsuzluk, kara para, mali usulsüzlük ve yolsuzluklar, memur suçları, kambiyo ve bankacılık suçları, ihale yolsuzlukları, terörün maddi ve mali kaynaklarının araştırılması, iç denetim ve vergi inceleme süreçlerinin teftişi ve sorgulanması, anayasada yarı kamusal kurum niteliğindeki mesleki örgütlerin, dernek, vakıf ve sendikaların denetlenmesi konusundaki büyük denetim açığının 650 yıllık deneyim ve mesleki etikle yoğrulmuş Maliye Teftiş Kurulu mensuplarınca etkin biçimde yerine getirilmesi sağlanmalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 112’nci maddesinin ikinci fıkrası, “Her bakan, Başbakana karşı sorumlu olup ayrıca kendi yetkisi içindeki işlerden ve emri altındakilerin eylem ve işlemlerinden de sorumludur.” Hükmüne amirdir. Anayasanın 112/2’nci maddesindeki bakanların siyasal sorumluluğu hukuken asla devredilemez bir sorumluluktur. İşte bu Anayasal hükmün doğal ve hukuki sonucu olarak bakanların emri altındakilerin eylem ve işlemlerini denetlettirme ve sorgulatma zorunluluğu bulunmaktadır. Bu Müsteşarlık makamına bağlı denetim birimleri eliyle yerine getirilemez. Çünkü, bu siyasal sorumluluk hukuken başkansına göçerilemeyecek bir sorumluluktur ve Bakanların doğrudan kendilerindedir. Dolayısıyla, Bakanların anayasal ve hukuki olarak devreilemeyecek nitelikteki bu siyasal sorumluğunun işlevsel olarak yaşam bulması ancak doğrudan Bakana bağlı bir teftiş kurulu eliyle yapılacak teftiş, denetim ve sorgulamalar yoluyla olanaklıdır. İşte, TBMM’ye sevk edilen bu yasa tasarısı ile Maliye Teftiş Kurulu’nun kapatılması bu yönden Anayasanın 112’nci maddesi hükmüne de açıkça aykırıdır. Bugünkü anayasal sistem içinde Bakanlıkların Bakanlara bağlı teftiş kurullarının kapatılması hukuken mümkün değildir. Müsteşarlık makamına bağlı denetim birimleri, Anayasa’nın 112/2 hükmündeki siyasal sorumluluğun gerektirdiği denetimi yapamaz. Çünkü, Bakanlar Anayasa 112/2’nci maddesinde hükmünü bulan siyasal sorumluluğu hukuken kimseye devredemez. İşte bunun zorunlu hukuki sonucu olarak her bakanlıkta doğrudan Bakana bağlı ve Bakanın siyasal sorumluluğunun gereği denetimleri, sorgulamaları, araştırmaları yapacak ve Bakana karşı sorumlu olacak bir teftiş kuruluna gerek bulunmaktadır. Bu anlamda da, Maliye teftiş Kurulu’nun kapatılması Anayasaya aykırıdır.
Dünyayı yeniden keşfe gerek yoktur. Bugün dünyanın tüm gelişmiş ülkeleri Maliye Teftiş Kurulu çalışma tarzına ve kurumsal yapısına yeniden büyük ve acı dersler alarak geri dönmüşlerdir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Hükümeti, 650 yıldır böyle bir kurumu olduğu için kendini mutlu, şanslı ve onurlu saymalıdır. Bu onurla ve saygınlıkla davranan bir erk böylesi bir kurumu kapatmak yerine, onun daha da kendini geliştirmesi için ortam ve koşul hazırlar. Çünkü, böylesi kurumlara bir gün onu kapatmak isteyenler dahil herkesin çok ama çok ihtiyacı olabilir. Maliye Teftiş Kurulu, 650 yıldır olduğu gibi Devletin ve milletin güvencesi olmayı, sigorta sistemi olmaya, omurgası olmaya layıktır ve buna devam etmek azim ve kararlılığındadır.
Tüm anılar ve söyleşilere geri dön