2008 - 8 Nisan - Oğuz Oyan - Analiz - Dünya Gazetesi
Haftada bir yazanlar için iki güncel olayı tek bir yazıda buluşturmak bazen bir çözüm olur. Uzun yazma eğilimimin üstesinden gelebilmek için, ek bir çözüm olarak, bu iki güncel olayı iki alıntıyla yansıtmak istedim. Bakalım amaca ulaşabilecek miyim?
Birinci konu, Kanaltürk'ün kendi çizgisinin tam tersini temsil eden bir sermaye grubuna satılması, yani işin özü itibariyle bir eleştirel sesin tasfiye olmasıdır. İkinci konu ise, bir hükümet tasarısıyla, bağımsız denetimin ve yüzyıllık teftiş kurullarının tasfiyesinin öngörülmesidir. İkisi arasındaki bağlantının, medyada ve denetim alanlarında birer "dikensiz gül bahçesi yaratmak" olduğu okuyucunun dikkatinden kaçmayacaktır.
Birinci konu üzerinde Sn. Haluk Şahin'in bir yazısından yararlanalım ("Kanaltürk'ün Satılması", Radikal, 14.5.2008). "Bu satışa niçin şaşırmadığımı soranlara, 'Büyük resme cuk oturuyor da, ondan' yanıtını veririm (...) Siz siyasal yansımalarına fazla takılıp kalmayın, şu sırada Türkiye'deki asıl mücadele ideolojik hegemonya mücadelesidir. İslamcı kesim özellikle 28 Şubat'tan sonra ülkenin ideoloji üretim kurumlarına egemen olmadıkça tam anlamıyla söz geçiremeyeceğine ikna olmuştur. Bu yüzden son 10-15 yıldır, bu kurumlardaki (okullar, üniversiteler, camiler ve özellikle medya) kontrol oranını adım adım genişletme çabasındadır.
Medyadaki ideolojik mücadele iki düzeyde gerçekleşiyor: Birincisi, günlük gerilla savaşı, yani (...) İslamcı kişi ve kurumlara yönelik her eleştirinin kesinkes püskürtülmesi (...) İkincisi, daha geniş cepheli saldırı: Basın yayın organlarının dinsel cemaat ve iktidara yakın sermaye grupları tarafından satın alınması. Bunun için siyasal iktidarın sağladığı olanaklardan yararlanılması.
Çalık Grubu'nun kamu bankası kredileri ve Katar parası ile Sabah'ı satın almasından sonra İpek-Koza Grubu'nun Kanaltürk'ü alması bu genel yönelimin son halkasıdır".
Sn. Şahin'in değerlendirmelerinin denetim alanındaki yeni girişimler açısından da geçerli olduğu düşüncesiyle, bugünlerde imzaya açılmış bulunan Maliye öğretim üyelerinin bir bildirisini okuyucuyla paylaşalım:
"Maliye öğretim üyelerinin ortak bildirisi: Bağımsız denetim kurulları kapatılmamalıdır!
Maliye Bakanlığı'nca hazırlanıp hükümet tasarısı olarak TBMM'ye sunulan bir yasa tasarısıyla Maliye Teftiş Kurulu'nun, Hesap Uzmanları Kurulu'nun ve Gelirler Kontrolörleri'nin tek bir vergi inceleme birimine dönüştürülerek tasfiyesi öngörülmektedir.
Yıllık denetim planını görece bağımsız olarak hazırlama geleneğine sahip, idarenin üst hiyerarşik birimine değil doğrudan doğruya siyasi otoriteye yani bakana karşı sorumlu olarak çalışan teftiş ve uzmanlık kurullarının bu işlevlerinin bir süredir törpülendiği bilinmekle birlikte, kapatılma kararı bu süreci geri dönüşü olmayan bir mecraya sokacaktır.
Bizler bunu söz konusu kurullar açısından sadece bir tenzil-i rütbe olarak değil, denetim sürecinden kaçışın son ve en cüretk?r adımı olarak değerlendirmekteyiz. Devletin gelirleri yanında giderlerini, milli emlak alanını, kamu borçlanması ve finansmanını da kapsayan bir alanda görev yapan Maliye Teftiş Kurulu'nun vergi inceleme alanına sıkıştırılmasının ve giderek iç denetçiliğe indirgenmesinin başka bir anlamı görülememektedir.
İktisat, hukuk ve özellikle de Maliye eğitiminden geçmiş en parlak öğrencilerin birinci hedefi olan bu tarihi kurulların kapatılması, aynı zamanda meslek içi Maliye eğitiminin en başarılı örneklerini vermiş olan kurumsallaşmış mesleki yapıların da tasfiyesi anlamına geleceği için de yeri doldurulamayacak büyük bir kayıp olacaktır.
Bu nedenlerle, Maliye alanının öğretim üyeleri olarak, TBMM'ye sevk edilmiş bulunan söz konusu tasarının derhal geri çekilmesini ve hiyerarşik idari yapıdan bağımsız teftiş, denetim, soruşturma ve inceleme geleneğinin söz konusu kurulların tek bir üst kurulda birleştirilerek sürdürülmesini Sayın Başbakan'a ve Sayın Maliye Bakanı'na sunma zorunluluğu duyulmuştur".
Daha nazik bir hatırlatma olamazdı değil mi? Ama iğneleyici eleştirileri tercih ediyorsanız, Sn. Mahfi Eğilmez'in "Maliye Teftiş Kurulu Kapatılmalıdır" (Radikal, 18.5.2008) yazısını öneririm.
Tüm anılar ve söyleşilere geri dön