Orhan Güven'den
Başıbozuk Demesinler!
1951 yılının Ocak ayında promosyon arkadaşlarım Erhan Bener -ki sonradan Hesap Uzmanları Kurulu'na geçmiştir- Vecdi Gür, Selçuk Karaçam'la birlikte İstanbul'a geldik. Rahmetli Nedim Zaim Üstad Galatada'daki binanın alt katında, haftanın muayyen günleri bizlere Maliye Müfettişliği ve teftiş konularında yetiştirici bilgileri veriyordu. Bir gün "Çocuklar, Maliye Müfettişliği çok önemli bir unvandır. Maliye Müfettişi de çok ciddi bir kişidir. Bu itibarla hemen birer fötr şapka alacaksınız. Aksi halde sizlere 'Başıbozuk' derler" dedi. Ertesi gün hepimiz şapkacıya koştuk. Benim bir Borsalino, rahmetli arkadaşım Nihat Tezer'in Habig marka şapka aldığımızı hatırlıyorum.
İzmir Şerbeti
Muavinliğimizde bize verilen eğitim sırasında, Maliye Müfettişinin en iyi şekilde giyineceği, en iyi yerde yatıp kalkacağı, yemek yiyeceği, gerek memurlarla, gerekse mükelleflerle samimiyet kuramayacağı, onların ikramlarını da kabul edemeyeceği söylenmişti. 1951 yaz turnesinde rahmetli kardeşim Erdoğan Koçak'la İzmir'e, yine rahmetle andığım Hakkı Musaballı Beyin refakatine verilmiştik. Üstad, gelir vergisi reformunun ilk yılı olması nedeniyle mükellefler nezdinde kayıt kontrolü yapmakla ikimizi görevlendirmişti. Bu maksatla İzmir'in o sarı ve nemli temmuz sıcağında Koçak'la birlikte inceleme için bir mağazaya gittik. Mağazanın olduğu yerde meşhur İzmir Şerbetçileri bulunmaktaydı. Vakit öğleden sonra 14-15 arası, sıcak bunaltıcı. Mükellef bizi karşıladıktan ve yer gösterdikten sonra usulen ne içeceğimizi sordu. Biz kemali ciddiyetle teşekkür edip bir şey içmeyeceğimizi söyledik. Onun üzerine bize, o halde ben müsaadenizle bir karadut içeceğim dedi, gelen buz gibi şerbeti karşımıza geçip bir güzelce içti. Dilimiz, damağımız kurumuş halde Koçak'la bakıştık ve süratle incelemeyi tamamlayıp kendimizi bir şerbetçiye attık.
Ya bu lütfü kamu değişmiş ya da ...
Merhum Lütfü Kamu üstadımız çok titiz, şüpheci, birlikte çalışılması zor, çetin bir cevizdi. Kendisi ile çalışanlara adeta kök söktürürdü. Bu bakımdan ondan tezkiye almak da hayli zordu. Nitekim bizden evvelki 9 kişilik promosyonda üç arkadaş ehliyet sınavında başarılı olamamışlar ve bu başarısızlık biraz da Lütfü Kamu Beyden müspet tezkiye alamadıkları rivayetine vesile olmuştu. Rahmetli Lütfü Kamu ile çalışmış ve ondan tezkiye almış olan bizim 5 kişilik promosyon ise hiç fire vermeden ehliyet sınavını başarıyla geçince yine aynı çevreler "Ya bu Lütfü Kamu çok değişmiş, ya da bu çocuklar çok zeki, onu kafa kola almışlar, bravo onlara!" demişler.
Tüm anılar ve söyleşilere geri dön